Rengârenk lale bahçelerinden selamlarla başlayalım.
“Ne lalesi ayol bu kara kışta?” diyebilirsiniz. Zira yurdumuz soğuk ve karlı hava dalgalarına maruz bugünlerde… Bu yılki İstanbul Lale Festivali başlamadan geçen seneki gezimi gecikmeli de olsa paylaşıp, ruhunuza biraz neşe katmak istedim.
6 Nisan 2014 günü, 9.su düzenlenen geleneksel İstanbul’da Lale Zamanı etkinliği kapsamında Emirgan Korusu’ndaydım.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2006’dan beri düzenlediği bu festival münasebetiyle, başta İstanbul’un envai çeşit lale ile donatılması olmak üzere çeşitli kültürel etkinlikler gerçekleştiriliyor. Konserler, sergiler hatta “En Güzel Lale” fotoğraf yarışması gibi birçok aktivitenin yer aldığı 2014 yılı broşürüne aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz:
http://www.lalelerindansi.com/down/lale-festivali-brosur.pdf
Anavatanı Pamir, Hindikuş ve Tanrı Dağları olan lale, Türk göçleri ile Anadolu’ya, oradan da 1500’lü yıllarda Avrupa’ya uzanmıştır. Tulipa gesneriana Latince adlı lalenin doğal türleri arasında yapılan melezlemelerle bugün 5000 civarı varyetesi vardır.
11. yy ‘da lalelerle birlikte Anadolu’ya gelen Selçuklular, bu bitkiyi hem yetiştirmiş hem de cami-mezar taşı-saray gibi türlü sanat eserine işlemiş.13. yy ‘da yaşayan Mevlana, dizelerinde laleyi çokça kullanmış. Osmanlı’da Fatih, Kanuni ve III. Ahmet laleye en düşkün padişahlarmış.
1718 -1730 arasında, III. Ahmet’in padişah, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazam olduğu dönem, lale ile o kadar özdeşleşmiş ki daha sonra Cumhuriyet Dönemi’nde bu devre “Lale Devri” ismi verilmiş. Bu dönemde laleler renk ve şekillerine göre farklı isimler alır; fevvarei nur (nur fıskiyesi), necmi çemen (çimen yıldızı), lali muzab (erimiş yakut; erimiş dudak), dameni dür (inci eteği) Berri lale, lale-i dağdar, eşek lalesi, lale-i hamra, dülbent lalesi, lale-i deşti gibi tamlamalarla çağrılırmış. Birçok ıslahat ve yenilik yapılmakla beraber zevk-ü sefanın alıp yürüdüğü bu dönem Patrona Halil İsyanı ile son bulmuş, inşa edilen köşk vb. yıkılırken, lale bahçeleri tahrip edilmiştir.
İşte bu dönemde en parlak devrini yaşayan İstanbul Lalesi badem şekli çiçekli, hançeri yapraklı ve sivri yapısıyla göz doldurur. 19. yy ile birikte görünmez olan bu lale, bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin başlattığı genetik çalışmalar sayesinde bugün tekrar hayat buluyormuş.
Avusturya elçisinin İstanbul’dan götürdüğü soğanları botanikçi arkadaşına vermesiyle Avrupa’da lale yetiştiriciliği, önce Avusturya sonra Hollanda’da başlar. Avrupa tarihinde Hollanda Altın Çağı denilen 1585-1702 dönemine bir bakın. Ardından da lale fiyatlarının ekonomideki etkisi ve Lale Çılgınlığı denilen dönemi bir okuyun derim ben. Bugün tahta ayakkabılar ve yel değirmenleriyle beraber lalenin neden Hollanda’nın simgelerinden biri haline geldiğini daha iyi anlarsınız.
Doğu edebiyatı ve Pers mitolojisine göre lalenin kökeni bir efsaneye dayanır: Bir yaprak üstündeki çiğ tanesine yıldırım düşer ve çiğ tanesi ve yaprak beraber alev alır. Yandıktan sonra donan bu ikili laleyi oluşturur ve lale çiçeğinin göbeğindeki siyahlık da bu yanığın izidir.
Türk İslam edebiyatında ise Karacaoğlan, Gevheri, Nedim ve Yahya Kemal Beyatlı lale kullanan şairlere birkaç örnek. Lale Devri nakkaşı Levni’nin de minyatürlerinde başlıca malzeme tabi ki lale.
Bir de lale sözlüğüne göz atalım:
Laledan: Lale vazosu
Lalefam: Lale renkli
Lalegun: Lale renkli
Lalegül: Türk Müziği’nde bir makam
Lalehadd: Lale yanaklı
Lalename: Lale için yazılan risale
Lalereng: Lale renkli
Laleruh: Lale yanaklı / Bir Türk Müziği makamı
Laleveş: Lale gibi
Lalezari: Lale bahçesi sahibi
Latince ismi Fritillaria Imperialis olan ters lale ise bambaşka bir dünya. Emirgan fotolarımda örneği olmamakla beraber bu yazıyı hazırlarken öğrendiğime göre halk arasında Ağlayan Gelin, Kerbela, Kral Tacı ya da Yayla Çanı olarak da biliniyor. Kendi içinde dünyada 100 ülkemizde 35 türü olan bu bitki özellikle Güney Doğu ve Doğu Anadolu’da bazı çayır ve kayalıklarda yetişiyor. Farklı görüntüsü, tuhaf kokusu ve garip isimleri ise Müslüman çoban İbrahim ile Ermeni ağa kızı Besna’nın acı biten efsanevi aşkına dayanıyor.
Bu kadar ters lale deyip de Selimiye Camii ’ye değinmemek olmaz. Koca Sinan’ın ustalık eseri Edirne Selimiye Camii, müezzin mahfili ayaklarından birindeki ters lale motifi ile ünlüdür. Bunun da bir hikâyesi var efendim. Rivayet o ki Mimar Sinan’ın camiyi yapmak için seçtiği alanda bir bayana ait lale bahçesi mevcuttur. Başlangıçta bu kadın arsasını vermemek için çok inat eder. Nihayet razı geldiğinde ise bir şartı vardır: Camide kendisini temsilen bir motif bulunması. Sinan kadını kırmaz, laleyi ekler, ancak kadının aksiliğine dem vurmak için ters olarak…
İşte böyle lale mevzuu… Ne çiçekmiş mübarek! Hadi şimdi siz de gidip bulun bir soğan, buluşturun toprakla, kim bilir belki açtığında kulaklarımı çınlatırsınız… Emirgan korusundan birkaç kare ile veda edeyim, sevgilerimle..
BİR YAŞIMA DAHA GİRDİM:
- “Siyah Lale” isimli romanın Fransiz yazar Alexandre Dumas’ya ait olduğunu,
- Siyah lale yetiştirmenin teknik, genetik, botanik olarak halen mümkün olmadığını,
- “Lale” kelimesinin Ebced hesabına göre 66 sayısını verdiğini ve “hilal” ve “Allah” kelimelerinin de aynı sayısal karşılığa sahip olduğunu,
- “İstanbul Efsaneleri: Lale Savaşçıları” adlı bir bilgisayar oyununun ilk Türkçe FRP (Fantasy Role Playing) olduğunu,
- İlk kadın futbol hakemimiz Lale ORTA’nın bugünlerde bir TV programında spor yorumculuğu yaptığını,
Öğrendiğimde BİR YAŞIMA DAHA GİRDİM…
Son Aramalar
besna cicegi, seyahat hikayeleri, kayalıkta biten lale, hikayesi kısa olan doğal güzellikler, turkiyede gidilebilecek doga gezileri, sultanahmet ters duran heykel, şehir gezi hikayeleri, mevlanalı lale resimleri, LALE TEPESİ İSTANBUL, lale motifli mevlana sozleri, lale motifli ferforje, istanbul lale fuarı, 2016 ters lale festivali, ferforje lale motifi, eşek lalesi, En harika turuncu lale resimleri, çizilebilecek gül resmi, beyaz gül bahçesi, besna yazıları, besna urum fotoraflari, ağlayan gelin çiçeği hakkında bilgi, a4 boyutunda minyatür resimleri