2010’da Gökova Körfezi’nde yaptığımız Mavi Tur’da Sedir (Kleopatra) Adası’nda demir atmış ama aşırı kalabalıktan dolayı adaya çıkmamıştık. 2011 tatilimizde Marmaris yakınlarında çadır kurarak Hisarönü Körfezi’ni tanımak istedik. Gerçi Mavi Tur nasip olmadı ama geçen seneden uhde kalan Sedir Adası’na iyi ki gitmişiz. Gökova (Kerme) Körfezi’nde yer alan 3’lü bir ada grubunun en büyüğü olan Sedir Adası’na eşsiz güzelliğiyle Türkiye’deki Maldivler diyebiliriz.
Yanındaki diğer iki adaya orta ve küçük ada denilen Sedir Adası Muğla’nın Ula ilçesi sınırlarındadır. Marmaris-Muğla yolunun 12. km’sinde “Çamlı” tabelası ile sola ayrılan yola girip 5-6 km sonra Çamlı iskelesine ulaşılır. Burada aracınızı park edip, doldukça kalkan tekneler ile kolayca adaya ulaşabilirsiniz. 2011’de tekne ücreti kişi başı gidiş-dönüş 15 TL idi. Bundan başka Akyaka beldesinden de tekne ulaşımı bulunan adaya ayak bastığınızda ya Müzekart kullanacaksınız ya da 10 TL giriş ücreti var. 08.00-18.00 arası girilebiliyor.
Tekneden inmeden son görüntü.
Sedir Adası iskelesi.
Gişeden geçerken bizimkiler zıpkınlarını bırakmak zorunda kaldılar. Benim yüreğim avcılığa hiç dayanmadığı için bu durumu göbek atarak karşıladım. Ama içeride olta ile balık tutanlar da yok değildi 🙁 İskeleyi ardımızda bırakıp patikayı müteakip ahşap köprümsü yoldan ayrılmadan devam ediyoruz.
Meşhur plajla karşılaşınca ekibimiz heyecanla adımlarını sıklaştırıyor.
Girilmesi yasak olan kumun hemen arkasında şezlong ve şemsiyeler var, yan tarafta da ahşap piknik masaları. Eşyalarımızı ve yiyeceklerimizi piknik masasına bıraktıktan sonra hemen denizi ve plajı keşfedelim.
Doğal ve arkeolojik sit alanı olarak koruma altında olan Sedir Adası, çok özel kumuyla meşhur. Kumla ilgili efsane ve özellikler, işin içine tarih ve mitolojinin girdiği her konuda olduğu gibi oldukça çeşitlenmiş:
– Rivayete göre Marcus Antonius, artık evlilik hediyesi mi desem, balayı hazırlığı mı desem, yoksa sırf yalakalık mı bilmiyorum ama sırf Kleopatra için bu kumu 60 gemiyle Mısır’dan getirtmiş. Burada aşk yaşamış, beraber denize girmişler ve adanın ve plajın ismi de bu nedenle Kleopatra olarak da geçer olmuş. (Ne kadın yahu, aşk-hırs-entrika hepsi bu dizide)
– Altın sarısı renkte, çok ince, hoş görünen bir kum.
– Kum tanelerinin çapları 1 mm den küçük ve her biri aynı büyüklükteymiş (Kim ölçtüyse?)
– Kum ateşte yanıyor, sodalı suda kendiliğinden çoğalıyor ve büyüteç altında hareket ediyor gibi görünüyormuş. (vay, vay, vay..)
– Bu kumun dünyada çok az örneği varmış. Kızıldeniz ve Girit Adası’nda görülüyormuş.
– Kristal kumlar, karbonatlı çamurun bir çekirdek etrafında birikmesinden meydana gelmiştir. Deniz suyuna karışan karbonatça zengin tatlı sulardaki karbonat, ince bir kum tanesi etrafında halkalar halinde biriken oolit ve pizolit kumları oluşturmaktadır. Sedir Adası kumsalında oolit kumu meydana getiren etkenler bugüne kadar kesin olarak saptanamamıştır.
– Plajı oluşturan kumlar koruma altında olduğundan adaya gidiş dönüş belirli saatlerde, etrafı çevrili kumsala girmek yasak, sadece seyrediyorsunuz. Kumu almak, götürmek, mayonun içine sokmak falan yasak (Kim mayoya kum sokar ki normalde, demek zamanında olmuş) Ayrıca çevrili alanın iki yanından denize girerken ve çıkarken duş almak zorunlu, görevliler var. Almayanın başından aşağı hortum tutuyorlar 🙂
Zamanında çevredeki oteller yıllarca buradan kendi plajlarına motorlarla kum taşımış diye duydum. Hatta merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın yine o civarda Okluk Koyu’nda yaptırdığı ve ondan sonra hiç kullanılmadığı halde hala açık olan tartışmalı yazlık köşküne bile bu kumların taşındığı söylentileri var. Durum böyle olunca şaibe baş gösteriyor.
– Hemen bu koruma ile ilgili önerilerimi paylaşayım: Adanın plaj kısmı tamamen kullanıma kapatılıp sadece seyirlik olabilir. Ama denizin güzelliğinden yaralanmak için de adanın başka bir uygun tarafına normal bir kum getirilip dökülür, mis gibi tesisler, güzel hizmet ve adam gibi korumayla cillop olur. Veyahut madem sodalı suda kendiliğinden çoğalıyor, balık üretme çiftliği gibi bir tesiste kimyager, jeolog, çevre mühendisi vs den oluşan bir ekip bunu üretsin, getirip koysun. En kötü parası neyse verelim, gidip Kızıldeniz’den getirsinler. Aklımı size mi vereyim?
– Son olarak kumun bir benzeri Kızıldeniz’de bulunduğu için Kleopatra efsanesinin ortaya çıktığı, aslında Mısır’dan falan gelmediği, bu kum türünün sadece sıcak, çalkantılı sığ denizlerde oluştuğu ve fay kırıklarından çıkan sıcak suyun burada bu kumu oluşturduğu yönünde bilim adamı beyanları da mevcut efendim.
Kumu da öğrendikten sonra suyun keyfini çıkaranların arasına karıştık.
Su gerçekten çok güzel, rengi, temizliği harika. Yüzdük, oynadık, balıklarla karşılaştık.
Hatta o kadar beğendik ki deretepe.net’ten Manaz’ın içindeki müzisyen Sedir Adası’na beste yapıp, hayal gücü ürünü palet-gitarı ile bizlerle paylaştı 🙂
Hepiniz bilirsiniz ki denize giren acıkır ve aç ayı oynamaz. Adada küçük bir büfe var ama biz zaten hazırlıklı gelmiştik. Çıkıp dinlendik, bir şeyler atıştırdık. Ama gördük ki aç tavuk oynuyormuş 🙂 Adanın sakinleri geniş bir kümes popülâsyonu kadar çok. Özellikle üzüme çok rağbet gösteren tavukları kısa bir videoyla anıyor ve daha nice yıllar bozulmayan doğada her tür hayvanla iç içe yaşamayı temenni ediyoruz.
[pro-player width=’575′ height=’431′ type=’video’]http://www.deretepe.net/wp-content/uploads/tavuk_besleme.flv[/pro-player]
Sedir Adası sadece plajdan ibaret değil, bu kadar merkezi ve muhteşem bir yer tabi ki tarih boyunca da birçok yerleşim ve olaya şahit olmuş. Şimdi ekibimizle plajı arkamızda bırakıp antik kalıntıları görmeye gidiyoruz.
Efendim bendeniz Assolist sanat tarihçisi bir babaya sahip olarak fi tarihinden kalma her şeye pek meraklıyımdır. Lakin gördüğüm yerleri kalın ders kitapları şeklinde anlatmanın âlemi yok. Bu nedenle ben ne gördüysem size de onu gösteriyor, ilgimi çekenleri vurguluyor, ayrıntı arzulayanları Yüce Google, Milli Kütüphane, Türk Arkeolog ve Sanat Tarihçileri Derneği (bunu uydurdum, belki de vardır) ne yönlendiriyorum.
Adanın ilk çağlardaki adı Cedrae (sedirler). Kelimenin kökü tekil Cedrus, yani sedir ağacı. Yüzyıllar öncesinde ada sedir ağaçlarıyla kaplı olduğundan bu isim verilmiş olabilir. Günümüzde ne adada, ne de çevresinde sedir falan yok. Ada makilerle, zeytin ve çam ağaçlarıyla kaplıdır.
Sedir Adası’nın ilk yerleşenleri Dorlardır. Daha sonra Grek, Pers, Helenistik, Roma ve Bizans çağlarında kesintisiz yerleşim görmüştür. En parlak dönemini Helenistik çağda yaşamış. Ada halkı yarı Yunan yarı barbarmış. M.Ö.405’de Peloponnes Savaşı’nda halk Atina’yı destekleyince, Sparta Kumandanı Lysandros burayı kuşatmış. Halkı köle pazarlarında satmış. Bu olaydan sonra Cedrae eski parlak günlerine bir daha kavuşamamıştır.
Adanın sakin doğasında ilerleyerek farklı dönemlerden kalma kalıntıları geziyoruz. İskeleye en yakın yapı Kıstak Kilisesi. Kıstak bir yarımadayı karaya bağlayan veya deniz içindeki iki karayı birbirine bağlayan ince, dar kara parçası anlamındadır.
Apollon kültünün egemen olduğu adada Apollon Kutsal Alanı bir başka tarihi kalıntı.
Adanın en dikkat çekici yapısı sağlam olarak günümüze ulaşan tiyatrosudur. 2500 kişilik tiyatronun (kim saydı?) sahne binası büyük ölçüde tahrip olsa da, cavea (izleyicilerin oturduğu basamaklar) hala ayaktadır. Tiyatronun başka bir özelliği de Rodos Karşıyakası denilen Marmaris-Bozburun arasında bilinen üç büyük tiyatrodan biri olmasıdır.
Büyük Bazilika ise Hıristiyan Bizans döneminden kalan bir dini yapıdır. E haliyle Apollon da bir yere kadar.
Sivil ve dini yapıların çevresini kuşatan, düzgün kesme taşlarla örülmüş surlar daha eski olsa da Roma ve Bizans döneminde de onarılarak kullanılmış.
Gezdiğimiz son antik kalıntı sosyal ve ticari hayatın geçtiği Agora.
Akşam yaklaşırken tarihi gezimizi tamamlayıp plaja döndük. Ne suyuna, ne kumuna, ne doğasına, ne havasına doyum olan bu adadan ufak ufak ayrılmak zorundaydık. Yine bir yerlerde Naomi Campbell’ın bu adaya son derece ekolojik bir malikane yaptıracağı magazinel haberini okumuş ve içimden “Yok artık, oha!” demiş olsam da ne yalan söyleyeyim çok isterdim burada yaşamayı. Bu hazinelerin GERÇEKTEN korunması dileğiyle, “Görüşmek üzere Sedir Adası”…
Son Aramalar
sedir adası, survivor adasi nerde, muğla sedir adası, bursa kumla plajı, kumla plajı, bursa kurşunlu plajı, bursa gezilecek yerler plajlar kurşunlu, küçük kumla denizi, suda yüzen canlılar, sedir adası nerede, sedir adası marmaris, marmaris sedir adası, sedir adas giri creti, sedir adasi harita, survivor adası, kistak kilisesi, ada platosu, plaj yazıları, survivor manzara, kerme körfezi, kerme körfezi hakkında bilgi, doğa olaylarınıntabii ve yapay eserlere, Kedreai, bazilika bölümleri, dünyanın en güzel ada ve koy resimleri
Yine çok güzel bir çalışma olmuş.Ellerinize sağlık.Mutlaka görülmesi gereken bir yer…
Gidesim geldi gene; o kadar güzel anlatılmış 🙂 eline sağlık.
Bu dönem kesin gideceğim yerler arasında 🙂
Cidden gidilesi bir yer olması ile birlikte anlatımda çok güzel.. Ortalama olarak rahat 7-8 yıl önce gittiğim bir yer çok ama çok değişmiş… arkeolojik yapılar daha ortaya çıkartılıp tarihi anlatımları ile süslenmiş.. plaj arkasındaki sezlong ve güneşlenme alanı palmiyelerle çok güzel süslenmiş.. plaja havlu sermek yasaktı havluyu geçtim ayak bile basılamıyor gördüğüm kadarı ile çok şaşırdım… Ne yalan söyleyeyim babamın belediyeci olmasından kaynaklı akvaryumumdaki kumun değeri biraz daha anlamakla kalmayıp üzüntü ve utanç içindeyim.. birde adaya giderken yapılan tekne turu sırasında uçak balıklar tekneye eşlik ediyordu bu konuya değindiğinizi göremedim acaba balıkların cidden kanatlanıp göç mü ettiler yoksa değinmeye gerek yok diye mi düşündünüz?
tekrar gidilesi yerlere eklenecek bir doğa harikası…
Halil Bey, yorumunuz için çok teşekkürler. Efendim, hiç doğayla ilgili bir ayrıntı olur da değinmeye değer olmaz mı? Lakin bu bahsettiğiniz balıklara denk gelmedik. Ben de ilk kez sizden duydum şimdi. Ne kendi gezimizde ne de yazıyı hazırlarken incelediğimiz hiçbir yerde bahsini duymadım. Aslında çok da merak ettim o tatlı şeyleri. Umarım bir yerlere göç etmemişlerdir. Belki de gittiğimiz mevsimle ilgilidir. Bahsettiğiniz tür balıklar yılın çok kısa bir dönemi veya günün belli saatlerinde oralarda takılıyor olabilir. Benimki sadece tahmin ama umarım hala oralardadırlar. Yine de balıklardan anlayan dostlara danışacağım:)
Yorumunuzdan sonra ufak bir inceleme yaptım bende fakat dediğiniz gibi hiç bir yerde değinilmemiş. sadece Gökova mavi yolculuğu sırasında görülebileceği şeklinde yazılara ulaştım.
http://www.youtube.com/watch?v=JIbCKctKm58 paylaşmış olduğum linkte görülen balıklar gibi tekne ile yolculuk yaparken tekneye eşlik ediyorlardı 🙂 çok güzel bir duyguydu umarım yerlerini terk etmemişlerdir 🙁
Halil Bey, eğer gördüğünüz balıklar paylaştığınız videodakiler gibiyse çok şanslıymışsınız. Yerinizde olmayı çok isterdim. Ben bu görüntüyü sadece belgesellerde gördüm. Boğazda karşıya geçerken yanımdan yunus geçtiğini gördüm ama böylesine güzelim görüntüye hayatımda denk gelmedim. Canlarım benim, yüzgeçlerini kanat gibi açmışlar, arkalarında bıraktıkları iz muhteşem. Yüzmek için yaratılmış bu canlının suyun üstünde uzun mesafe atlarken vücudunun çizdiği zigzaglar…Nasıl bir efor harcıyordur yavrum. Videoyu paylaştığınız için çok teşekkürler. İnşallah hala orada olmasalar bile bir yerlerde yaşamayı, üremeyi ve varlıklarını mutlulukla korumayı başarıyorlardır…Bu sohbet vesilesiyle de mesaj vermeden geçemeyeceğim, zira insanlar doğaya ne yaptıklarının farkında değiller. Pet şişeyi, naylon torbayı denize atmak yerine çöp bulana kadar taşımakla kolumuz yorulmaz, deniz canlılarını bilinçsizse avlamadan da karnımız doyar. Kendimize, doğaya, topluma saygımız yoksa bile birazcık Allah rızası için değer verelim. Hem Halil Beyle, hem tüm doğa tutkunlarıyla nice güzel paylaşımlarda buluşmak dileğiyle…
Geri İzleme: Ders: TABİAT TARİHİ, Yer: MTA | Maden Tetkik Arama | Tabiat Tarihi Müzesi | Fosil | Yeraltı Kaynakları | Nesli Tükenen Hayvanlar