Bu gezi yazısı için Yasemin BAŞ’a teşekkür ederiz..
Mayıs 2011
Ana kucağım, baba ocağım, kardeş bucağım, evim, memleketim, toprak kokum, yağmur bulutum… İnsan kendi memleketini nasıl anlatır ki? Deneyelim bakalım, ya bismillah, destur ya Allah..
Can kardeşim Eda ile bir Nisan’ın son cumartesi akşam otobüsü ile düşüyoruz yola. Çok sağlam bir program yapmışız ki sormayın gitsin.. İlk gün Tosya ve Ilgaz Milli Parkı’nı, ikinci gün Taşköprü ve Kastamonu’yu, üçüncü gün dağ köylerini, dördüncü gün Cide ve Pınarbaşı’nı, e haliyle Valla Kanyonu ve Ilıca Şelalesi’ni, beşinci gün İnebolu’dan başlayarak Kastamonu’nun o enfes sahil şeridini… Son gün de Hıdrellez’e gidiyoruz.. İnsanın ağzı sulanıyor değil mi, bizim de sulanmıştı.. yazık ki hava şartları yaptığımız proğramın ancak yarısına müsade etti ama hiç canımızı sıkmıyoruz, neden mi? Bir daha gitmek için bahanemiz var artık 🙂 Neyse efendim, gelelim asıl proğrama.. Kastamonu gezisine giriş.. İleri seviye Temmuzda 🙂
Öhömm… Nerde kalmıştık, uuu daha otobüsteyiz… Neyse gidecekler için gece yolculuğu ideal, sabah 6-7’de Kastamonu’ya varmış oluyorsunuz, gününüz ölmüyor böylece. 7-8 saat yolculuktan sonra Taşköprü’deyiz. Hava bulutlu ama yağmıyor henüz. Eve gidip sarıl, sarmalaş sonra güzel bir anne kahvaltısı yapıyoruz. Günümüz başlıyor. Tosya’ya gidelim diyorduk ama hava bulutlu, yol bilen yok, iyisi mi biz o gün Taşköprü’yü, eşi dostu gezelim. Tosya’ya yarın gideriz.. Çıkıyoruz evden..
Önce Zımbıllı tepesinde, Pompeipolis’teyiz. Pompeipolis Pontus Rum Devleti’nden kalma bir yerleşim yeri.
Sonrasında ilçedeki camileri, tarihi yerleri geziyor,
Kuştepe’de semaverde çayımızı içiyor, köprü başında oturup Gökırmak’ın akışını izliyoruz
İkinci gün proğramda ne vardı? Taşköprü ve Kastamonu.. E Taşköprü’yü gezdiydik zaten biz. Bir de pazartesi günü müzeler kapalı oluyor diye köy gezisini bu güne alıyoruz. Çıkıyoruz evden, önce Hanönü ilçesine oradan doğruca Halkabük köyüne gidiyoruz.
Bahçeleri, evleri gezip dağ köylerinden biri olan Sarnıç’a çıkıyoruz. Sarnıç çam ormanları içinde şirin bir dağ köyü. Burada annemin teyzesi yaşıyor, dolayısıyla gidecek bir evimiz var.
Evde mantar sefası bizi bekliyor. Sürekli yağmur yağıp güneş açtığından her yeri mantar basmış durumda. Gittiğimiz evde de yemekte mantar var 🙂 Çam ağacına benzer şekliyle önceleri tedirgin etse de sütlü pişirilmiş “höbelen” cinsi mantar tadını damağımızda bırakarak midemize yerleşiyor.
Bu arada evin ineği taze doğurmuş, buzağıyı ilk emzirişine tanık oluyoruz. Akşamüstüne doğru Sarnıç’tan çıkıp başka bir köy olan Kaçak’a geçiyoruz. Şansımıza hep doğumlar mı var ne, orada da kedi doğurmuş iyi mi 🙂
Köylerde tedirgin bir hava var. İnsanlar birbirilerine ürkerek bakıyorlar malum terör saldırısı nedeniyle. Hatta köyde geçen bir vurulma tehlikesi atlatma hikayemiz bile var. Akşam gün batımı fotoğrafı çekmek için Eda ile evden çıkıyoruz. Köyün biraz dışına çıktıktan sonra birkaç kare çekip geri dönüyoruz. O sırada Nuriye Teyze ve Boraş Amca da camdan bize bakıyorlar. Meğer camdan bizi görmüşler, yabancı bir kadın ve bir “adam” köyde dolanıyorlar, anarşik mi ola ki bunlar diye düşünürken Boraş Amca tüfeği almaya gitmiş. Neyse biz her şeyden habersiz masum masum köye doğru yürürken Nuriye Teyze’nin aklına cin bir fikir geliyor. Biz yabancı olduğumuz için muhtemelen köyün köpekleri bize saldıracak ve Boraş Amca da elini kana bulamamış olacak 🙂 Allah’tan köpeklerden biri teyzemlerin 🙂 Neyse sonra derdimizi anlatmayı becerebildik te yabancı olmadığımız ortaya çıktı 🙂
Üçüncü gün Kastamonu’dayız. Saat Kulesi, Resim Müzesi, Kent Müzesi, Kale, Şeyh Şaban-ı Veli Türbesi, Livapaşa Konağı, Etnoğrafya Müzesi, Arkeoloji Müzesi, Münire Sultan El Sanatları Çarşısı, Kastamonu yemekleri derken akşam oluyor, eve dönüyoruz yeniden.
Dördüncü gün niyetimiz Cide’ye gitmek ama hayatımızın yağmuru ile güne uyanıyoruz. O tarafa gitmek için Küre Dağları’nı aşmak gerektiği ve bulutların rengi düşünülünce korkup, annenin hain emellerine alet olup sarılan iki tencere yaprak ile günü geçiriyoruz. Olsun, yine eğleniyoruz 🙂
Beşinci gün niyet İnebolu ama bulutlar yine iş üstünde…
Çıkamıyoruz yine evden.. Bugün mantı günü olsun deyip bu defa da mantı açıp cümbür cemaat yemek yiyerekten biraz da çift dikiş Taşköprü gezisi ile kapatıyoruz günü.
Son gün Hıdrellez.. İki elimiz kanda olsa gitmeliyiz artık. Nitekim havanın bir taraflarımızı uyuşturacak kadar soğuk olmasına rağmen 600 km yolu tepme sebebimiz olan Hıdrellez kutlamaları için Erik Köyü’ne gidiyoruz.
Hıdrellez deyince aklınıza öyle ateşten atlama falan gelmesin. Hıdrellez bizde türbe uyandırma şeklinde kutlanıyor. Mevlüt okunup, köydeki türbenim etrafında tur atmak suretiyle yağmur duası okunması ve yaklaşık 2000 kişinin katılımıyla keşkek, tas kebabı, yaprak sarma, çorba, helva ile cümbür cemaat yemeğin yenilmesi ile son bulan bir proğram. Hava soğuk, katılım az, ama yine de değişik bir duygu orada bulunmak.
Bu da bitti.. Eve dönüyoruz, alışverişlerimizi yapıyoruz. Nedir bunlar? Köy ekmeği, çekme helva, Cide yazması… sarımsağın henüz zamanı değil, alamıyoruz.
Neyse efendim, çantalar hazır, yemeğimizi yapıp, ihtiyaçlarımızı giderip, eksik bir şey mi var diye kontrol ettikten sonra İstanbul’a son derece dinlenmiş olarak yola çıkıyoruz. Bu kadar..
Yasemin Kastamonu gezisine giriş turunu sunmaktan onur duyar ve bir sonraki ileri seviye Kastamonu gezisinde buluşmak üzere esen kalınız efendim der, huzurlarınızdan çekilir, sürç-ü lisan ettiysek affola 🙂
Son Aramalar
inek sağmak, ılıca şelalesi nerede, pompeipolis taşköprü, inek sağan kadın, inek sağma, plato nedir, inek ahırı, TAŞKÖPRÜ, EN GÜZEL KÖY Evleri, AHIRDA İNEK, inek ahır, yayla inekleri, Kedi balığı mail, çankırı tarihi yerleri, inekten süt sağma, pompeipolis, taşköprü evleri, sakaryanın tarihi yerleri, inek ve ahır, sineklidag hangi sehirde, taşköprü Pompeipolis, esen köyde satılık köy evi, inek cinsleri, taşköprü pompeipolis harita, inek süt sağma
Geri İzleme: Peygamberler Şehri Şanlıurfa - Göbeklitepe - Harran - Balıklıgöl