Gaziantep, bir haftasonu kaçamağında yıldırım aşkına tutulduğum şehir. İki gün yetmiyormuş bu şehre, insanına, güzelliklerine… Mozaik Müzesi, Kent Müzesi, Savaş Müzesi, Bayazhan, Almacı Pazarı, Bakırcılar Çarşısı, Zincirli Bedesten, Cam Müzesi, telkari ustaları, sedef ustaları, bakırcılar, el emeği göz nuru işlemeler, kutnu kumaşlar… o kadar çok şey var ki yapılacak, yazılacak…

Örnek bir tur program:

Bir defa sabah en geç 8’de şehirde olun. Karnınız aç olsun mümkünse, öyle yolda simit çay gibi şeylere itibar etmeyin, çünkü yemek kültürü en gelişmiş şehirlerden birine geldiniz, hoş da geldiniz, hakkını verin 🙂 Merkezde Yimpaş’ın oralarda Üçler Restoran diye bir yer var, bakmayın esnaf lokantasına benzediğine, tereddüt etmeden girin içeri… Orada beyran ve katmer yiyerek güne başlayabilirsiniz. Beyran kuzu etinden yapılan bir yemek, çorba değil asla, çorba demeyin sakın, kızıyorlar. Geceden odun ateşine konmuş kuzu etinin ağızda dağılacak kıvama gelene kadar pişmesi ile oluşuyor, sarımsak ve sirke ile servis ediliyor. “Benimki sarımsaksız olsun” gibi bir cümleyi zinhar kurmayın, ona da bozulabilirler ki getirmezler de… Beyran’ın üstüne katmerinizi söyleyin, antep fıstığının raksını damağınızda hissedin…

Güne hazırsınız… Daha sonra eğer haftasonu gelmişseniz kente belediyenin her cumartesi ve pazar düzenlediği şehir turlarına (10 tl) katılabilirsiniz. Arsan Tur anlaşmalı bir tur bu… Mozaik müzesi, Kent Müzesi, Savaş Müzesi, Mutfak Müzesi, Cam Müzesi, Bayazhan, Kale, Kurtuluş Savaşı’nın detaylarıyla bir gün geçirin.

Tur 4-5 gibi bitiyor. Sonra şehri kendiniz de gezip alışveriş yapabilirsiniz. Kum mahallesine mutlaka gidin, sokaklarda dolaşıp fotoğraf çekin bolca… Sonra Bakırcılar Çarşısı, Almacı Pazarı, yemeniciler, Zincirli Bedesten… Yalnız alışveriş için rahat bir 250- 300 tl’yi gözden çıkarın, aşağısı kurtarmıyor, kaybediyorsunuz kendinizi…

Sonra bırakın İmam Çağdaş’ı falan, doğruca Bayazhan’a gidin akşam yemeği için… Bayazhan’da bolca kebap ve rakı eşliğinde geleneksel Gaziantep meşk gecelerinden birine dahil olun. Gaziantep türküleri eşliğinde bir gece geçirin. Hazır gitmişken orada mozaik yapan Mehmet Bey ile tanışmadan da dönmeyin. Kendisi mozaik, hat, tezhip gibi sanatlar ile uğraşan Gaziantep aşığı bir tarih öğretmenidir. Hatta benden de selam söylemeyi unutmayın. Sonra paşa paşa otele, marş marş…Konaklama için İbis Otel’i tavsiye edebilirim.

Ertesi gün en geç 7’de olacak şekilde kalkın ve otelden çıkın, gidin bir yerlerde ciğer yiyin…  Nerede olduğu çok farketmez, hepsi muhteşem yapıyorlar. Ama 8’den sonra ciğer bulunmuyor. Nedeni ise pişen ciğerin en fazla iki günlük kesilmiş hayvanın ciğeri olması. Daha önce kesilenler yapılmıyor ve ciğer sadece sabah pişiyor. Sabah sabah ciğer mi yenir demeyin, gidin adam gibi yeyin adamı hasta etmeyin 🙂 Sonra şehrin güneybatısına doğru giderek mümkünse hayvanat bahçesini görmelisiniz. Araç kiralarsanız muhteşem olur.

Hayvanat bahçesinden sonra büyülü üçgene yolculuk başlıyor… Yol kenarında sahre yerlerindeki dumana dikkat! Yangın sanmayın Gaziantep sahreye gelmiş. Bildiğimiz anlamda pikniğe… Neyse, yola devam… Önce Zeugma ören yerini, sonra Urfa sınırına dayanıp kelaynak kuşlarını görüyorsunuz. Bir sonraki durak: Halfeti.

Halfeti’de yarısı sular altında kalan caminin minaresinden Fırat’ı izlemeli minarenin merdivenlerini bu defa aşağıya doğru kullanmalı ve dibinden ayakkabılarınızı çoraplarınızı çıkarıp caminin içine girmelisiniz, hazır sular o kadar da yükselmemişken…

Fazla detay vermiyorum ki işin süprizi kaçmasın. Herkesin gezdiği, gezdiğinden aldığı kendine… Sonra tekrar şehre dönüp bir güzel karnınızı doyurun, kebap yemek istiyorsanız İmam Çağdaş ya da Gaziantep yemeklerinden tatmak istiyorsanız Kırkayak olabilir.

Gaziantep Savaş Müzesi’nde müze görevlisi savaşta da kullanılan ve “taktak” adı verilen aleti anlatırken Yasemin Hanım’ın kaydettiği video
[pro-player]http://www.deretepe.net/wp-content/uploads/gaziantep-savas-muzesi.flv[/pro-player]

Benim gezim bu şekildeydi, çok eğlendim, çok yoruldum, çok yürüdüm, tavsiye ederim.

Bir kaç dipnot:

Şehirde sabah 9’dan sonra beyran, 8’den sonra ciğer, öğleden sonra baklava bulamazsınız, ona göre sipariş edin bizim gibi baklava yiyemeden şehirden dönmeyin. Daha doğrusu satın almaya baklava bulamayıp bir restoran sahibinin acıyıp verdiği iki dilime talim etmeyin.

Bir Gaziantepli’den bir kaç not daha:

1- “Bu şehrin adı Gaziantep, lütfen ona Antep demeyin. Biz o ünvanı çok kayıplar sonrasında elde ettik”

2- Beyran ve Yuvarlama çorba değildir, lütfen onlara hakettikleri değeri verin. Ayrıca yuvalama değil, yuvarlama.

3- Antep fıstığına, Şam fıstığı demeyin, o fıstık bizim, Şam’dan gelmiyor ki…